22 Eylül 2009 Salı

Ahmet Evren - Cumartesi
19 Eylül 2009 Cumartesi
İnsan Neyle Yaşar?
Koç Grubu'nun “Bienal sponsoru” unvanıyla destek verdiği 11. Uluslararası İstanbul Bienali'nin afişlerindeki soru bu. Günlerdir başımı çevirdiğim her duvarda, İstiklal'de, E-5'te, kafede, restoranda ve metroda gördüğüm bu soruyu da düşünmeden edemedim. Biraz araştırınca bu sorunun, tam 80 yıl önce Bertolt Brecht'in Elisabeth Hauptmann ve Kurt Weill ile birlikte yazdığı “Üç Kuruşluk Opera” adlı oyunun ikinci perdesinin kapanış parçasının ismi olduğunu öğrendim. Ben bu oyunu iki sene önce İTÜ'lü tiyatrocu arkadaşlarımın ısrarlarıyla 2007 Boğaziçi Tiyatro Şenliği kapsamında seyretmiştim. Mükemmel bir oyundu. Burjuvaziyle yoksul ve haydut dünyalar arasındaki ilişki üzerine kurulmuş oyun gerçekten “İnsan neyle yaşar? sorusuna güzel bir cevaptı. Özellikle müziklerinden çok etkilenmiştim. İşte o parça Almancası "Denn wovon lebt der Mensch?" olan “İnsan Neyle Yaşar?” mış…
Hoş bir rastlantı oldu benim için. Orijinali “The Threepenny Opera” olan oyunun sanırım yeni temsilleri de bienali takip eden günlerde yeniden tiyatroseverlerle buluşur. Tavsiye ederim, takip edin ve izleyin! Oyun, 80 yıllık bir klasik. Eser zaten 1930'larda müziğin kullanım şekli ile tiyatro ve klasik opera arasında kendine özgü bir yer edinmiş ve devrim yaratmış. Sene 2009! Nereden nereye…
Bienal bahane, soru şahane…
Bienalin küratörü Zagreb'te kar amacı gütmeyen bir kültür kuruluşu. Kısaltması WHW olan “What, How & for Whom” adlı kuruluşun bienal sorusu da güzel bir saplama! “İnsan neyle yaşar” sorusuna; ne, nasıl ve kimin için gibi bir saç ayak sunuyor sanki. Bienalde ne var ne yok derseniz, gidin görün derim. Mekanlar aynı yine. Tophane'deki iki mekandan biri, nargilecilerin önünden sahile doğru inince göreceğiniz Antrepo No.3. Diğeri ise Tophane tramvay istasyonunun bir üst sokağındaki eski Tütün Deposu. Üçüncü mekansa Rumeli Caddesi'nin Abide-i Hürriyet'le kesiştiği taş duvarın arkası, yani Feriköy Rum Okulu. Yerli ve yabancı toplam 70 sanatçının ses ve video çalışmalarından tutun da; fotoğraf, heykel ve resme kadar aklınıza bile gelmeyecek ucukluk, kaçıklık hatta tuhaflığın da bulunduğu 120'den fazla eseri sizleri bekliyor salon ve sınıflarda… Ben geçen hafta Antrepo'yu gezebildim ancak. Erkan Özgen'in video çalışmaları hem bu soruya hem de ülkece üzerinde tartıştığımız “açılım”a güzel bir cevap. Bir tarafta renk cümbüşü tablolar, diğer tarafta eski savaşlardan ve diktalardan günümüze taşınan mükemmel fotoğraflar göreceksiniz. Kimine göre sanat, kimine göre dekoratif bir kıymet ama bence önemli olan ne, nasıl ve kimin için bu hayat? Haydi, hele bir düşünün şöyle…
Nedir yaşamak?
Hayat bir nefes ama nefes alan tek mahluk da biz değiliz tabii… Börtü-böcek, çiçek, kedi ve köpek de var bu oksijene ortak olan! Hatta duvar bile nefes almıyor mu bu hayatta? Ot dediğimiz her şey bile sessizce temizlemiyor mu aldığı her nefeste bu dünyayı? Onların her nefesi faydayken bu dünyaya bizlerin ne kadar faydası var acaba… Kaç nefes aldınız acaba yıllardır? Kaç paralık faydanız oldu hayata? Nefes almak hayat ama yaşamak nefes almak mı acaba…
Nasıl bir hayat yaşıyorsunuz?
Yaşıyoruz işte, iş-güç demeyin! Sorarım sonra size; ot gibi mi, adam gibi mi diye? Börtü böcek gibi ezile ezile mi, yoksa çiçek gibi güneşe sevgili, her damlaya su diyerek mi? Yoksa kedi köpek gibi birbirinizi yiyerek mi? Ne biliyim işte ya da aciz, mutsuz hatta yorumsuz mu? Duvar gibi yani! Duvar bile isyan eder acıya ve hatta aynı yerine iki çivi çaktırmaz mesela… Nefes alıyorsak hayattayız ama acı ve mutluluğu hissetmiyorsak kötü yaşıyoruz bence. Siz nasıl hissediyorsunuz acaba…
Kimin için yaşıyoruz?
Bence önceleri hayatta kalmak için, sonraları süratle öğrenmek için, bir ara sadece kendimiz için ve bence uzunca bir süre de sevdiklerimiz ve sorumluluklarımız için. Hayata bizleri bağlayan en önemli şey sevgilerimiz değil mi? En çok kendimizi seveceğiz elbette ama aynalara mahçup olmadan… Bu hayatta yaşadığımız her şeyin bize ait olduğunu unutmadan, kaçmadan. Acısıyla tatlısıyla, el ele, gönül gönüle… Kim ki seviyorsa üzülmesi an meselesi ama üzmeden yaşamak ve yaşatmak sevenin de her zaman elinde değil mi? Bazen bir gülüş, bazen bir öpüş… Her şeyin sebebi sevmek değil mi?
İnsan ne nefesle, ne parayla, ne de işle güçle yaşayabilir sadece...
Beyni de ölse, kolu da kesilse, cebi de delinse;
İnsan sevgiyle yaşar aslında!
Çünkü en son kalp durur bu hayatta…
Mutluluk ve sevgiyle nice bayramlara
Evrensel; Bir kalpte gerekli olan en önemli şey, sevgidir…

http://209.85.229.132/search?q=cache:U0rNshZpddIJ:yenisafak.com.tr/yazarlar/%3Fi%3D18654%26y%3DAhmetEvrenCumartesi+%22erkan+ozgen%22&cd=232&hl=es&ct=clnk&gl=es

************************************************************************************************

Hiç yorum yok: